Salı, Ekim 20, 2009

İki insan Bir Mekan

Uzun süredir blogumun içeriğine yeni bir şey eklemiyordum. Şimdilik, eklediğim zamanlar ile şimdi arasında bir kıyaslama yaparak bir beyaz örtüyü yırtmak, ötesindekini görmek istiyorum. Ve bu, yırtığın arasından en çok sevdiğim ten rengini görebilecekmişim gibi heyecan veriyor bana.

Bundan sonra şu bloga ekleyeceklerim biliyorum ki çok farklı olacak, çünkü benim kendimi hayat yoluna koyuşumda şöyle bir değişmez var ki değişmemeyi yadsırım. Bir kaç yıl önce düşünüp yazdıklarımda şimdi fena açmazlar görüyorum, ama bunları değiştirmemeyi tercih ederim. Çünkü bu benim karakterim. Okurlara aralıklarla baktıklarında hiç bir zaman aynı tadı yakalayamayacaklarını taahhüt ederim. Şimdiye kadar bütün sanatlarda enler hep kendi tarzlarını yaratarak ustalıklarını ispatladılar. Ben ustalaşamayacağımın ispatı olarak bir yerin ortasında durmamayı seçiyorum ve durduğum yerde merkezkaç yaratmamayı. Bunu başaramamışsam bilin ki ben ikiyüzlüyüm.

Bu bir saldırı değil, öyleyse bile sadece kendime. Şu orta paragrafa yazdıklarım yaratıcı imgelemimin neden durduğunu bana, anlatabildiğim ya da hadi oradan anlayabildiğiniz kadarıyla okuyanlara açıkladı. Eskiye erişemeyeceğimi düşünerek yazmayı bıraktım. Bunda bir sürü insanın diş çürüten yıkıcı yaklaşımının payı vardır. Yazmayan insanlar yazdıklarımı eleştirdiğinde - ki bunlara eleştiri demem gereksiz bir inceruhluluk - artık çok büyük bir cesaret ve açıklık bekliyor onları, ne yazık onlara. Öyle etkilendim ki yazan çizen canım ciğerim insanların benden habersiz yazılarımı bazı arkadaşlarına okutmaları, yayınlamaları; bunların geribildirimini bir şekilde almak gibi çok yapıcı tavırlardan faydalanamadım. Edilgenlik mi bu ya da ket vurmaların birinin desteği olmadan çözülememesi mi? Ben savaşacak coşkuyu her zaman kendimde bulamam. Silahsız savaşa girilmez.

Yeniden yazmaya başlamamda iki insanın ve bir mekanın etkisi var;

Birincisi en iyi arkadaşlarımdan biri. İstanbul'dan Mersin'e yerleştikten sonra konuşmalarımız, tartışmalarımız ve üretken olmanın önemi üzerine düşüncelerimiz 4-5 aylık bir süreden sonra ancak meyvelerini verdi. Onun da şu sıralar yazmaya başladığını biliyorum, galiba birimizin yazmaya başlaması diğerini etkiledi. Bu değilse, ki olmaması güçlü bir ihtimal; kösteklenmiş bir yaratıcılığa yeniden ruh üflemek kolay bir iş değil.

İkincisi de tekrar tekrar okudukça yazdıklarından çok daha fazla şey anladığım, fakat henüz çok fazla hakkında bilgi sahibi olamadığım biri. Kabul ediyorum ki 4-5 aylık düşünsel ve eleştirel sağaltımın niteliksel bir sıçramaya dönüşmesindeki rolü büyüktür. Fakat insanlar bir çok konudaki tavırlarına lanet okutabilecek kadar farklı kişilikler gösterebiliyorlar. Hangi tavırlarla karşılaşmaktan korkuyorum uzun uzadıya anlatmak isterdim fakat konunun dışında olduğunu düşündüm şimdi. Bu bahis hakkında çok fazla bir şey öğrenemeden kapanırsa şaşırmam. Oysa ki çok şey merak ediyorum.

Ve mekan, Çukurova Üniversitesi'nin kütüphanelerinden biri. Yalnız kalacağım bir buçuk saat boyunca durmadan yazdım. Çok şişman fakat o an baktığımda sempatik bulduğum bir kız bir ara yeniden bir kalem inşa etmeye koyuldu. Bana çok uzun bir süre boyunca ona doğru baktım gibi geldi niye ses çıkarmadım bilmiyorum. Ses yapma lütfen gibi şeyler söylemeye hiç niyetlenmediğimden herhalde. Nihayet yüzüme baktı, rahatsız olduğumu sandı fakat özür dileyecek bir mimik bile gösteremeden elimdekini kalemi kendisine uzattım. Kutusundan başka bir kalem çıkarıverdi salak şey. Yani neredeyse iyi niyetim, uzun bir süre sonra, kalem kaldırmadan bitirmekte olacağım sayfaların cisimleşmesini engelleyecekti. Yaklaşık bir kırk beş dakika daha yazmaya devam ettim, hiç dikkatim dağılmadı. Adana sayfalarıma tekrar baktığımda 7 sayfada bile anlatmamın mümkün olamayacağı bir işe giriştiğimi gördüm. O yüzden eksikler tamamlanmadan o yazıyı yayınlamayı düşünmüyorum.

Yazmadığım süre boyunca blogumu seyredip seyredip kapatıyordum. Bunlar çarmığa gerilmiş İbrahim gibi yanmayı beklerken çimdikleyen yağmurlarıyla beni ıslatıp bu gün yeniden blogun yayına başlamasına çanakçılık yaptılar. Yazmaya başlayan benim, o yüzden onlara etmem gereken teşekkürün miktarı sizi ilgilendirmez.

Hiç yorum yok: