Cuma, Eylül 21, 2007

Yaşasın Komün, Eugène Châtelain 1871 Paris

Ben açık sözlü ve kaygısızım;
İnan olsun, bununla gurur duyuyorum!
Seçtiğim bayrak
Kızıl kırmızıdır.
Kanımdandır rengi
Kalbimin içinden dağılan.
Yaşasın Komün!
Çocuklar,
Yaşasın Komün!

Evet, kesinlikle kırmızıdır
En güzel simgesi
İşçi yurttaşın;
Bu yüzden seviyorum onu.
İşçilerin bayrağı
Her zaman en iyisi olacaktır.
Yaşasın Komün!
Çocuklar,
Yaşasın Komün!

Canileri sevmem,
Dayağı da;
Ama bütün çocukları severim,
Arkadaşım olurlar
Onlarla oynarken ben,
Şarkı söyleriz, canı gönülden:
Yaşasın Komün!
Çocuklar,
Yaşasın Komün!

Komün, bilirsiniz,
Küçük cesur insanlar,
Neymiş o ? Dinleyin hepiniz:
Yaşamak içindir kardeşler.
Ve biz büyüdüğümüz zaman
Zalimlerle dövüşeceğiz.
Yaşasın Komün!
Çocuklar,
Yaşasın Komün!

Adaletini doğrulamak için
Cumhuriyetimizin,
Alt etmemiz gerekli bizim kralları
Ve onların bütün alayını
İyi Tanrıdan ve İsa’dan fazlası!
Rahiplere ihtiyacımız yok artık!
Yaşasın Komün!
Çocuklar,
Yaşasın Komün!

O zaman geldiğinde,
Hiç bir ailenin
Çocuğu olmayacak çıplak ayaklarını
Çaputlar içinde sürüyen.
Herkesin biraz ekmeği olacak,
Bir işi, iyi şarabı.
Yaşasın Komün!
Çocuklar!
Yaşasın Komün!

Cumartesi, Mayıs 26, 2007

Mavinin Keşfi

Yeşilin büyüsü büyürken titreyince mavi, parıldayarak, aramanın heyecanı ışığı fark eder. Maviyi ve yeşili anlamlandıran ışık gözler çözülürken bolluğu müjdeliyordur. Mavi ve yeşil hiçbir zaman yalnız değildir. Belki onlar, kendilerini kutsayan ışığın sayısız çocuğundan sadece birkaç binidirler. Ama ışık onları unutmaz. Tek başlarına güzellikleri hiç kimseye yetmediğinden değil, yapıları ve doğaları bir olduğundan, nakış gibi işlenebilsinler diye dağa, taşa, düne, yarına, ve umuda; onlara diğer renkleri, dokuları, teni, saçları, kirpikleri ve kaşları, dudakları hediye eder ve onları ses ile tanıştırır.

Gözlerindeki yeşilin arayışı,

Onlar kadar derin,

Onlar gibi maviş bir kürede
Dünyayı emzirecek kadar yaprak dolu memeleri ile
Bir ormanı yaratamamanın,

Topraktan kopmuş olmanın tekliğini görmezden gelmek için
Uzanıp bir tıraşsız ağacın gölgesine
Sütten en erken kesilmiş en taze ve en zayıf yaprağı
Karınca saflarını yere sererek tutuşturmanın,

Ve gözbebeklerinin karanlığında
Annelerini kaybetmiş kuzulara
Çobandan kurtulmuş olduklarını müjdeleyen, evrenin en dingin
Zafer şarkısını çalan kavalın
Deliklerinden çıkan havaya dem tutan rüzgarla ıslatılan gözlerin
Hüznü, çaresizliği
Ve Matemiyle taşar gözlerden.

Arayış kendini aşar. Ama yine de esirler, nasıl bırakılır biliyorsanız, öyle bırakılır.

Öyle susuz, bilgisiz, perişan. Unuturlar kendi başlarının çaresine bakabildikleri zamanları, ararlar efendilerinin karalığını. Köleler gibi ışıktan kaçarlar, göz kapaklarının zindanına sığınmışlardır. Artık yaralı kuşun kanadındaki tüy gibi rüzgara düşmandır onlar, sonra ne o maviden, ne yeşilden, ne de karıncalardan gerçek bir dost bulamamışlardır. Anlamlarını özdeşleriyle bulmuşlardır, onlarla kaybederler.

Salı, Ocak 09, 2007

Kukla'nın Nutku

Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer ikişer;
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.

Ömer Hayyam





Ben de senin gibi kuklayım,
Ben kendim
Bir başkasının hayatının yanılsaması.
Beni ben yapan tahta ve kumaştan başka ne varsa sana ait
Ama ben oynamak istemiyorsam bu gün senin oyununda
Benim yerime sahneye de çıkarmayacaksın başkasını.
Bu oyun benim hayatımın kendisi olana dek oynamayacağız Usta!

Ben de senin gibi kuklayım Kukla
Ben kendim
Bir başkasının varlığının varlığı
Beni ben yapan tahta ve kumaş yani ait olmalıydı başkasına
Ama ben bir kez varolduysam
Varlığımı sensiz var etmeyi öğrenmeyi, yönetmeyi birlikte
Bu oyun benim hayatımın kendisi olana dek dileyeceğim Kukla!


Sen de benim gibi kuklasın Usta!
Sen kendin
Bir başkasının komedisinin komedyeni,
Karşındakiler gülmeli yaptıklarına yani, başkasından öğrenmeli gülmeyi.
Kukla Ustası Kukla
Sen, bir başkasının keyifinin tellalı
Sen kendin
Bir başkasını güldürmeli eğlendirmelisin
Güldürmeden, eğlendirmeden de yaşayabilmek için kendi kendine
Ve ben oynamak istemediğimde de senin oyununda
Sen bir oyun oynayabilmek için, gülebilmek için güldürmeden de
Bu oyun senin hayatının kendisi olana dek düşündürmek zorundasın Usta!

Siz de benim gibi kuklasınız
Siz hepiniz
Bir başkasının sefasının düşkünleri
Siz kendiniz
Başkalarına bu sahnenin ön koltuklarını ayırmalı
Sahnedeki ancak siluetleri izlemelisiniz

Sonra buradan çıkınca buraya gelebilmek için
Sonra, buraya gelmek için yaşamak için
Ve biz zavallı kuklalar için ve elleri nasırlı Ustam için
Bu oyunu sizin hayatınızın kendisi olmaktan çıkarmak zorundasınız.